ISSN 2149-2263 | E-ISSN 2149-2271
The Anatolian Journal of Cardiology - Anatol J Cardiol: 15 (1)
Volume: 15  Issue: 1 - January 2015
EDITORIAL
1.Innovations in, and anticipations from The Anatolian Journal of Cardiology while entering the year 2015
Bilgin Timuralp
PMID: 25625561  PMCID: PMC5336889  doi: 10.5152/akd.2015.01  Page 1
2015’e girerken Anadolu Kardiyoloji Dergisi’ndeki yenilikler ve beklentiler

ORIGINAL INVESTIGATION
2.Normal limits of ECG measurements related to atrial activity using a modified limb lead system
Jayaraman Sivaraman, Gandhi Uma, Sangareddi Venkatesan, Mangalanathan Umapathy, Vella Elumalai Dhandapani
PMID: 25179878  PMCID: PMC5336892  doi: 10.5152/akd.2014.5155  Pages 2 - 6
Amaç: Bu çalışma, bipolar göğüs elektrodlarını kullanma yoluyla atriyal potansiyellerin amplitudunu attırma amaçlanarak yeni EKG elektrot sisteminin normal sınırlarını oluşturmak için tasarlandı.
 
Yöntemler: Bu çalışmaya ortalama yaşı 38,85±8,76 yıl (dağılım 25-58 yaşlarında) olan  60 sağlıklı erkek alındı. Standart 12 derivasyonlu EKG’ye ilaveten, sol mid-klavikular çizginin hafifçe soluna 3. interkostal aralıkta, aVR elektrodu yerleştirilerek, 60 saniye sürede bu modifiye ekstremite (MEE) EKG’si kaydedildi; sağ mid-klavikular çizginin hafifçe sağına, 5. sağ interkostal aralığa sol kol elektrodu ve mid-klavikular çizgide 5. sağ interkostal aralığa da sol bacak elektrodu yerleştirildi.
 
Bulgular: Frontal düzlemde, eksremite elektrot pozisyonlarının modifikasyonları standart I ve II eksremite derivasyonları ile karşılaştırıldığında önemli değişiklikler üretti. Ortalama P dalga amplitudu standart ekstremite elektrodu (SEE) I’de  64±16mV ve MEE I’de 111±17mV’di (p<0,001). Benzer şekilde MEE II’de 118±22mV ve SEE II’de 100±27mV’dir. Wilson merkez terminal elektrot pozisyonun modifikasyonu nedeni ile V1-V6’da istatistiksel önemli bir değişiklik görülmedi.
 
Sonuç: Sağlıklı hastalarda, MEE I ve II, SEE I ve II ile karşılaştırıldığında ekstremite elektrot yerleşimi P dalga genliğinde değişikliğe yol açar. Bu değişimler atriyal elektrik aktivitesinin tayininde önemli olabilir. 

Objective: The present study was designed to derive the normal limits of a new ECG lead system aimed at enhancing the amplitude of atrial potentials through the use of bipolar chest leads.
 
Methods: Sixty healthy male subjects, mean age 38.85±8.76 years (range 25 to 58 years) were included in this study. In addition to a standard 12-lead ECG, a modified limb lead (MLL) ECG was recorded for 60 sec with the RA electrode placed in the 3rd right intercostal space slightly to the left of the mid-clavicular line, the LA electrode placed in the 5th right intercostal space slightly to the right of the mid-clavicular line and the LL electrode placed in the 5th right intercostal space on the mid- clavicular line.
 
Results: In the frontal plane, the modification of limb electrode positions produced significant changes compared to standard limb lead I and II. The mean P wave amplitude was 111±17?V in MLL I and 64±16?V in standard limb lead (SLL) I (p<0.001). Similarly it was 118±22?V in MLL II and 100±27?V in SLL II. No statistically significant changes were seen in V1-V6 due to modification of the Wilson central terminal electrode positions.

 
 
Conclusion: The modification of limb electrode placement leads to changes in the amplitude of the P waves in the MLL leads I and II compared to SLL leads I and II in healthy subjects. These changes may be of importance in the detection of atrial electrical activity.

 


EDITORIAL COMMENT
3.Normal limits of ECG measurements related to atrial activity using a modified limb lead system
Peter W. Macfarlane
PMID: 25550246  PMCID: PMC5336903  doi: 10.5152/akd.2014.14170  Page 7
Abstract |Full Text PDF

ORIGINAL INVESTIGATION
4.C771G (His241Gln) Polymorphism of MLXIPL Gene, TG levels and coronary artery disease: A case control study
Asghar Ghasemi, Hasan Aghajani, Soudabeh Fallah, Mehrdad Assadi, Morteza Seifi
PMID: 25179879  PMCID: PMC5336913  doi: 10.5152/akd.2014.5135  Pages 8 - 12
Amaç: MLXIPL geninin C771G (His 241 Gln) polimorfizminin koroner arter hastlığı (KAH) için genetik bir risk faktörü olabileceği ileri sürülüyor; bundan dolayı, sunulan çalışmanın amacı, İranlı koroner arter darlığı olan ve kontrol kişilerinde KAH patogenezi ile, MLXIPL genini C//G polimorfizmi ilişkisini araştırmaktadır.
 
Yöntemler: Koroner arter darlığı 205 hasta ile 125 sağlıklı kontrol birey bu çalışmaya dahil edildi. MLXIPL genetipleri polimeraz zincir reaksiyonu ve kısıtlamalı fragman uzunluk polimorfizmi ile tayin edildi.
 
Bulgular: MLXIPL polimorfizmi ve kantitatif lipid özellikli hasta grubu arasında bir ilişki vardı. MLXIPL’nin CC genotipinin dağılımı hastalarda daha sıktı, (x2=5,13; p<0,005) ve kronik KAH risk faktörlerine göre ayarlama yapıldıktan sonra MLXIPL CC genotipi KAH ile bağımsız bir ilişki gösteriyordu (OR=1,98,  %95 CI, 1.12-4,11; p=0,02) MLXIPL genotiplerinin dağılımı darlığın şiddeti ile mukayese edildiğinde anlamlı farklılık gösterdi (x2=6,34; p<0,05).
 
 
Sonuçlar: Bu bulgular MLXIPL geninin C771G polimorfizminin darlık ve onun şiddeti ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir.


Objective: It is  suggested that C771G (His241Gln) polymorphism of MLXIPL gene might be a genetic risk factor for coronary artery disease (CAD); therefore, the aim of the present study was to investigate the association between C771G polymorphism of MLXIPL gene and the pathogenesis of CAD in Iranian patients with coronary artery stenosis and control subjects.
 
Methods: Two hundred and five patients with coronary artery stenosis and 195 healthy control subjects were included in this study. MLXIPL genotypes were determined by polymerase chain reaction and restriction fragment length polymorphism (RFLP).
 
Results: There was an association between the MLXIPL polymorphism and quantitative lipid traits in patient group. Distribution of the CC genotype of MLXIPL was more frequent in patients, (?2=5.13; p<0.005) and after adjustment for classical CAD risk factors, the MLXIPL CC genotype was independently associated with CAD (OR=1.98, 95% CI, 1.12-4.11; p=0.02). Distribution of MLXIPL genotypes were significantly different as compared with the severity of stenosis (?2=6.34; p<0.05).
 
Conclusion: These results suggest that C771G polymorphism of MLXIPL gene is associated with stenosis and its severity. 
 

5.The association between the neutrophil/lymphocyte ratio and functional capacity in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy
Abdulkadir Yıldız, Murat Yüksel, Mustafa Oylumlu, Nihat Polat, Mehmet Ata Akıl, Halit Acet
PMID: 25179880  PMCID: PMC5336890  doi: 10.5152/akd.2014.5131  Pages 13 - 17
Amaç: Nötrofil/lenfosit oranı (NLO) kolay ulaşılabilir ve güvenilir bir enflamatuvar belirteç olarak değişik kardiyovasküler hastalıklarda prediktif ve prognostik değere sahiptir. Genellikle metabolik ekivalan olarak (MET) ifade edilen fonksiyonel kapasite kalp yetersizliğinde önemli bir prognostik faktördür. Bu çalışmada amacımız idiyopatik dilate kardiyomiyopati (IDK) hastalarında NLO ile fonksiyonel kapasite arasındaki ilişkiyi incelemektir.
 
Yöntemler: Çalışmaya dahil edilen ortalama yaşları 46,7±11,7 yıl olan, %81,1’i erkek, normal sinüs ritmindeki 37 IDK hastasına, modifiye Bruce yöntemine göre egzersiz testi uygulandı. Bazal klinik ve ekokardiyografik parametreler kaydedildi. Tüm hastalarda standart yöntemler uygulanarak hematolojik ve biyokimyasal parametreler çalışıldı.
 
Bulgular: Egzersiz testi sonucunda ölçülen metabolik ekivalan (MET) değerlerine göre hastalar ?5 MET (n=18) ve >5 MET (n=19) olarak iki gruba ayrıldı. Gruplar yaş, cinsiyet, diyabet ve hipertansiyon varlığı açısından benzerdi. Gruplar arasında sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, sol ventrikül çapları gibi ekokardiyografik parametreler açısından istatiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. Hematolojik parametrelerden NLO, >5 MET grubuna göre ?5 MET grubunda istatiksel anlamlı olarak daha yüksekti (3,62±2,24'e karşı 2,24±0,67; p=0,002). NLO ile MET ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu arasında negatif korelasyon saptandı (sırasıyla; r=-0,405, p=0,013 ve r=-0,361, p=0,028). Düşük fonksiyonel kapasite grubundaki bütün hastalarda diyastolik disfonksiyon mevcuttu. Nötrofil lenfosit oranı için 2,26 kestirim değeri düşük fonksiyonel kapasiteyi %83 duyarlılık ve %69 özgüllük ile öngördü. Çok değişkenli analiz sonrası sadece NLO düşük fonksiyonel kapasitenin belirgin bir öngördürücüsü olarak kaldı.
 
Sonuç: Çalışmamızda kalp yetersizliğinde prediktif değerleri olan NLO ve fonksiyonel kapasite arasında önemli bir ilişki saptadık. İdiyopatik dilate kardiyomiyopati hastalarında fonksiyonel kapasite sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonundan daha çok diyastolik fonksiyonlara bağlı olabilir.


Objective: The neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) is an inexpensive, readily available and reliable inflammatory marker, which has a predictor value in different cardiovascular disorders. Functional capacity is one of the most important prognostic factors in patients with heart failure, which is usually stated as metabolic equivalents (MET). The goal of the study was to investigate the relationship between the NLR and functional capacity (FC) in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy (IDC).
 
Methods: Treadmill test according to modified-Bruce protocol was performed in 37 patients with IDC (mean age 46.7±11.7 years, 81.1% male) to assess their functional capacity. Baseline clinical and echocardiographic variables were obtained. Hematological and biochemical parameters were measured using standard techniques.
 
Results: The patients were divided into low (<5 MET, n=18) and high (>5 MET, n=19) FC groups according to their functional status in the exercise test. The 2 groups were similar regarding age, gender and the presence of hypertension and diabetes mellitus. There was no significant difference between groups regarding echocardiographic parameters such as left ventricular ejection fraction and diameters. However, the NLR was significantly higher in low FC group compared to high FC group (3.62±2.24 vs. 2.24±0.67, p=0.002; respectively). There were significant negative correlations between the NLR, MET and left ventricular ejection fraction (r=-0.405, p=0.013 and r=-0.028, p=0.028; respectively). Diastolic dysfunction was present in all the patients with low functional capacity. A cut-off point of 2.26 for the NLR had 83% sensitivity and 69% specificity in predicting poor FC. After multivariate analysis, only the NLR remained significant predictor of poor functional status.
 
Conclusion: We detected a significant association between the NLR and low FC, both of which has predictive and prognostic value in patients with heart failure. Functional capacity may depend on diastolic function rather than left ventricular ejection fraction in patients with IDC. 
 

6.Mean platelet volume is not associated with coronary slow flow: A retrospective cohort study
Zekeriya Kaya, Özgür Günebakmaz, Ali Yıldız, Yusuf Sezen, Asuman Biçer Yeşilay, Emre Erkuş, Halil İbrahim Altıparmak, Recep Demirbağ
PMID: 25179881  PMCID: PMC5336891  doi: 10.5152/akd.2014.5142  Pages 18 - 24
Amaç: Koroner yavaş akım (KYA) hastalarındaki ortalama trombosit hacmi (OTH) düzeylerini incelemeyi amaçladık.                                         
 
Yöntemler: Gözlemsel restrospektif kesitsel olan çalışmaya anjiyografik olarak koroner arterleri normal saptanan toplam 465 kararlı angina pektoris hastası dahil edildi [koroner yavaş akım (KYA) grubu (n=76), kontrol grubu (n=389)]. Ortalama trombosit hacmi (OTH), diğer klinik, biyokimyasal ve demografik değişkenler belirlendi ve KYA TIMI kare sayısı ile değerlendirildi.
 
Bulgular: Cinsiyet, sigara içiciliği, boy, serum kreatinin düzeyi, ürik asit düzeyi, hemoglobin, bel/kalça oranı, sistolik kan basıncı gruplar arasında farklıydı, fakat ortalama trombosit hacmi benzerdi. Yavaş koroner akım için bağımsız öngördürücüler boy (p=,029)  ve serum ürik asit düzeyi (p=,045) olarak bulundu. Cinsiyet, boy, kilo, kalça çevresi, sistolik kan basıncı, açlık kan şekeri, serum üre, kreatinin, ürik asit düzeyi, hemoglobin ve trombosit sayısı ortalama TIMI kare sayısı ile ilişkiliydi fakat TIMI kare sayısının bağımsız öngördürücüleri boy (p=,010) ve serum ürik asit düzeyi (p=,041) idi.
 
Sonuç: Boy ve serum ürik asit düzeyi hem KYA’ın hem de ortalama TIMI kare sayısının bağımsız öngördürücüleriydiler fakat OTH’nin bu parametrelerle ilişkisi yoktu.

Objective: To investigate mean platelet volume (MPV) levels in patients with coronary slow flow (CSF).
 
Methods: 465 stable angina pectoris cases with angiographically normal coronary arteries were recruited [coronary slow flow group (n=76), control group (n=389)] in the observational retrospective cohort study. Clinical, biochemical and demographic variables including MPV were noted and coronary blood flow was assessed with TIMI frame count (TFC).
 
Results: Gender, smoking, height, serum creatinine, uric acid levels, hemoglobin, waist/hip ratio, systolic blood pressure but not MPV were significantly different among groups. Independent predictors of CSF were height (p=.029) and serum uric acid level (p=.045). Gender, height, weight, hip circumference, systolic blood pressure, fasting blood glucose, serum urea, creatinine, uric acid levels, hemoglobin and platelet count were associated with mean TFC whereas independent predictors of mean TIMI frame count were height (p=.010) and serum uric acid level (p=.041).

 
Conclusion: Height and serum uric acid level but not MPV were independent predictors of both CSF and mean TFC.
 


7.Prognostic value of mean platelet volume in patients undergoing elective percutaneous coronary intervention
Mir Hossein Seyyed-Mohammadzad, Ramin Eskandari, Yousef Rezaei, Kamal Khademvatani, Maryam Mehrpooya, Alireza Rostamzadeh, Afshin Zahedi
PMID: 25179882  PMCID: PMC5336893  doi: 10.5152/akd.2014.5169  Pages 25 - 30
Amaç: Bizim amacımız, ortalama trombosit hacminin (MPV) oynadığı rolden yararlanarak elektif perkütan koroner girişim hastaları üzerindeki uzun süreli sonuçlarını tahmin ve tayin etmektir.
 
Yöntemler: Retrospektif kohort calışmanın temelinde, Ekim 2005?ten 2010?un Ağustosu?na kadar elektif koroner girişim uygulanan 680 hastanın bilgilerini topladık. Girişimden önce hastalar, bir yıl içinde majör kardiyovasküler olay MPV bakımından değerlendirildiler. Hastalar MPV <9,6 fL (n=89) ve MPV ?9,6 fL (n=92) olmak üzere iki grupa bölündüler. Veriler,  ki-kare test, t-test, Pearson  korelasyon, ROC analiz ve lojistic regresyondan yararlanılarak analiz edildiler.
 
Bulgular: Yüz seksen bir hasta (%26,6) giriş kriterlerini elde ettiler. Yirmi dokuz hastada (%16) majör kardiyovasküler olaylar (MACE) görüldü ve MPV?si düşük ve yüksek olan gruplardaki oranları sırasıyla %11,2 ve %20,7 idi (p=0,084). MPV?nin miktarı sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonun (LVEF) <%40 ve LVEF ?%40 grupları arasında olan hastalarda anlamlı bir fark gösterdi (p=0,003). MPV ve trombositlerin sayısı arasında anlamlı ve olumsuz bir ilişki (r=0,305, p<0,0001), ve MPV ile trombosit dağılım genişliği (PDW) ve trombosit büyük hücreli oranı (P-LCR) arasında anlamlı ve olumlu ilişkiler vardı (r=0,615, p<0,0001 ve r=0,913, p<0,0001; respectively). En iyi MVP kesim noktası 9.25 idi ve duyarlılık ve  özgüllük sırasıyla %79 ve %38 idiler. Artmış MPV bir yıllık takipte MACE?yi tahmin eden en iyi prognostik faktördü (OR 12,673, %95 CI 2,720-59,048, p=0,001).
 
Sonuç: Sonuçlar girişimden önceki MPV’nin bir yıl boyunca gözlemlenen elektif perkütan koroner uygulanan hastalarda MACE?yi bağımsız bir belirleyicisi olduğunu gösterdi. Ayrıca, bu tür durumlarda risk sınıflaması için faydalı olabilir.

 


Objective: We sought to determine the role of mean platelet volume (MPV) for predicting long-term outcomes of elective percutaneous coronary intervention (PCI).
 
Methods: On the basis of retrospective cohort study, we collected characteristics of 680 patients undergoing elective PCI from October 2005 to August 2010. The patients who had preoperative MPV were assessed for developing major adverse cardiac events (MACE) during 1-year follow-up. They were categorized into two groups including MPV <9.6 fL (n=89) and MPV ?9.6 fL (n=92). Data were analyzed using t-test, chi-square test, Pearson correlation, receiver operating characteristic (ROC) curve and logistic regression.
 
Results: One-hundred eighty one patients (26.6%) met inclusion criteria. The MACE was observed in 29 patients (16%); and its rate in low- and high-MPV groups was 11.2% and 20.7%, respectively (p=0.084). MPV was significantly higher in the patients with left ventricular ejection fraction (LVEF) <40% compared with that of ?40% (p<0.001). There were a significant and negative correlation between MPV and platelet count (r=-0.305, p<0.001), and significant and positive correlations between MPV and platelet distribution width (PDW) and platelet large cell ratio (P-LCR) (r=0.615, p<0.001 and r=0.913, p<0.001; respectively). The best MPV cut-off point was 9.25 fL; the sensitivity and specificity were 79% and 38%, respectively. Elevated MPV was the best predictor of MACE at 1-year follow-up (OR=11.359, 95% CI 2.481-51.994, p=0.002).
 
Conclusion: The results indicate that preoperative MPV is an independent predictor of the MACE at 1-year follow-up in the patients undergoing elective PCI. Moreover, it may be useful for risk stratification in such cases.
 

EDITORIAL COMMENT
8.Prognostic value of mean platelet volume in patients after acute coronary syndrome
Martin Jakl, Jaroslav Maly
PMID: 25550247  PMCID: PMC5336894  doi: 10.5152/akd.2014.14223  Pages 31 - 32
Abstract |Full Text PDF

ORIGINAL INVESTIGATION
9.Influence of the left ventricular types on QT intervals in hypertensive patients
Juraj Kunisek, Luka Zaputovic, Zlatko Cubranic, Leon Kunisek, Marta Zuvic Butorac, Ksenija Lukin-Eskinja, Rade Karlavaris
PMID: 25179883  PMCID: PMC5336895  doi: 10.5152/akd.2014.5134  Pages 33 - 39
Amaç: Konsantrik ve eksantrik  sol ventrikül hipertrofi tiplerinin  daha fazla uyarılabilmesinin  olası elektrofizyoloji temelinin asimetrik tip ile ilişkisini araştırmak.
 
Yöntemler: İskemik kalp hastalığı olmayan 187 esansiyel hipertansiyon hastası, sol ventrikül tipine göre üç gruba ayrıldı; konsantrik (relatif duvar kalınlığı >0,42, interventriküler septum/sol ventrikül arka duvar ?1,3),    egzantrik (sol ventrikül sistol çapı >32, relatif duvar kalınlığı <0,42), asimetrik sol ventrikül hipertrofisi (interventriküler septum/sol ventrikül posteriyor duvar >1,3) ve üç alt grup: hafif (interventriküler septum ya da sol ventrikül arka duvar 11-12 mm), orta (interventriküler septum veya sol ventrikül arka duvar 13-14mm) ve şiddetli sol ventrikül hipertrofisi (interventriküler septum ya da sol ventrikül arka duvar ?15 mm). Tüm hastalarda QT intervalleri, QT dispersiyonu, sol ventrikül kitle indeksi ve ventrikül aritmileri ölçüldü. Düzeltilmiş QT intervali için üst limit: erkek/kadın için 450/460 ms; QT dispersiyonu için 70 ms idi.
 
Bulgular: Şiddetli konsantrik ve egzantrik sol ventrikül hipetrofisinde düzeltilmiş QT intervali ve QT dağılımı önemsiz artış gösterdi (Sırası ile düzeltilmiş QT için 443 ve 480 ms; QT dağılımı için 53 ve 45 ms), Şiddetli sol ventrikül hipertrofisi olan erkeklerde QT dağılımı anlamlı genişleme gösterdi (67,5 karşı 30 ms, p=0,047). Kompleks ventrikül aritmili hastalarda QT intervali anlamlı uzamıştı (p=0,037).

 
Sonuç: Sol ventrikül tipi ve derecesi ile QT intervalleri ve QT dağılımının anlamlı bir ilişkisi bulunmadı. Yalnız konsantrik ve egzantrik tipte QT düzeltilmiş intervali ve QT dağılımı, sol ventrikül kitlesi ile orantılı bir artış eğilimindeydi.


Objective: To investigate the possible electrophysiological background of the greater excitability of concentric and eccentric left ventricular hypertrophy types in relation to the asymmetric type.
 
Methods: 187 patients with essential hypertension, without ishaemic heart disease were divided into three groups with regard to left ventricule type: concentric (relative wall thickness >0.42, interventricular septum/left ventricular posterior wall ?1.3), eccentric (left ventricular diameter in systoles >32, relative wall thickness <0.42), asymmetric left ventricular hypertrophy (interventricular septum/left ventricular posterior wall >1.3), and three subgroups: mild (interventricular septum or left ventricular posterior wall 11-12 mm), moderate (interventricular septum or left ventricular posterior wall 13-14 mm) and severe left ventricular hypertrophy (interventricular septum or left ventricular posterior wall ?15 mm). In all patients QT intervals, QT dispersion, left ventricular mass index and ventricular arrhythmias were measured. An upper normal limit for QT corrected interval: 450/460 ms for men/women; for QT dispersion: 70 ms.
 
Results: The QT corrected interval and QT dispersion were increased in severe concentric and eccentric left ventricular hypertrophy (443 and 480 ms for QT corrected; 53 and 45 ms for QT dispersion, respectively), not significantly. QT dispersion in men with severe left ventricular hypertrophy was significantly enlarged (67.5 vs. 30 ms, p=0.047). QT interval was significantly longer in patients with complex ventricular arrhythmias (p=0.037).

 
Conclusion: No significant association of QT intervals or QT dispersion with the degree/type of left ventricular hypertrophy was found. QT corrected interval and QT dispersion tend to increase proportionally to the left ventricular mass only in the concentric and eccentric type. 

 


EDITORIAL COMMENT
10.Influence of left ventricular type on QT interval in hypertensive patients
Ragesh Panikkath, Deepa Panikkath
PMID: 25550248  PMCID: PMC5336896  doi: 10.5152/akd.2014.14073  Pages 40 - 41
Abstract |Full Text PDF

ORIGINAL INVESTIGATION
11.The role of isovolumic acceleration in predicting subclinical right and left ventricular systolic dysfunction in patient with metabolic syndrome
Mehmet Ertürk, Ender Öner, Ali Kemal Kalkan, Hamdi Püşüroğlu, Sinem Özyılmaz, Özgür Akgül, Hale Ünal Aksu, İbrahim Faruk Aktürk, Ömer Çelik, Nevzat Uslu
PMID: 25179884  PMCID: PMC5336897  doi: 10.5152/akd.2014.5143  Pages 42 - 49
Amaç: Çalışmamızda metabolik sendromlu (MetS) hastalarda  sol ve sağ ventrikül sistolik fonksiyon bozukluğunun erken dönemde öngörülmesinde doku Doppler görüntüleme (TDI) ile ölçülen, ön yükten bağımsız yeni bir parametre olan isovolümik akselerasyonun (IVA) kullanımını araştırmayı amaçladık.
 
Yöntemler: Bu çalışma bir gözlemsel vaka-kontrol çalışmasıdır. Çalışmamız,  ATP NCEP III kriterlerinden üç ya da daha fazlasına sahip olan 75 kişilik MetS grubundan ve MetS kriterlerini doldurmayan 58  kişilik kontrol grubundan olacak şekilde toplam 133 kişiden oluştu. Çalışmaya katılan tüm kişilerden kan örnekleri alındı, konvansiyonel ve TDI ekokardiyografileri yapıldı. İstatistiksel analiz için Student’s t, Mann-Whitney U, Pearson's, ve çoklu regresyon analiz yöntemleri kullanıldı.
 
Bulgular: Gruplar arasında klasik ekokardiyografik parametreler açısından fark yoktu. MetS grubunda her iki ventrikülün diyastolik velositeleri ve global fonksiyonlarını gösteren miyokardiyal performans indeksleri önemli derecede bozulmuştu. Yine TDI  yöntemiyle sağ ventrikül ve sol ventrikülden ölçülen IVA MetS grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak azalmıştı (sırasıyla, 3.2±0.9 vs 4.0±1.4, p<0.001 ve 2.6±0.7 vs 3.1±0.9, p=0.001). Fakat TDI  yöntemiyle her iki ventrikülden ölçülen sistolik hız (Sa) ve isovolümik kasılma sırasında oluşan pik miyokardiyal hız (IVV) gruplar arasında benzerdi. Çoklu regresyon analizinde, sol ventrikül IVA için bel çevresi (ß = -.223, 95% CI=-.034 - -.002, p = 0.004)  ve sağ ventrikül IVA için ise diyastolik kan basıncı (ß=-.527, 95% CI= -.085 - -.020, p = 0.002) bağımsız belirleyiciydi.
 
Sonuç: MetS'da sağ ve sol ventrikülün diyastolik, sistolik ve global fonksiyonları bozulmaktadır ve bu bozulma metabolik sendrom risk faktörleri artışıyla ilişkilidir.
 

 

Objective: The aim of this study was to assess subclinical left (LV) and right ventricular (RV) dysfunction novel load-independent isovolumic myocardial acceleration (IVA) derived from tissue Doppler imaging (TDI) in patient with metabolic syndrome (MetS).
 
Methods: This study had an observational case-control design. The study included 133 subjects which were divided into two groups: 75 patients with MetS and 58 controls without MetS. MetS was defined by the presence of ?3 criteria according to ATP-NCEP III guidelines. All the subjects underwent laboratory blood tests and complete conventional echocardiography and TDI. Student’s t, Mann-Whitney U, Pearson's, and multiple regression analysis were used for statistical analysis.
 
Results: There were no significant difference between two groups in terms of traditional echocardiographic parameters. The diastolic and global functions of both ventricles were significantly impaired in MetS group. The TDI-derived IVA of the LV and the RV was significantly lower in patients with MetS (3.2±0.9 vs. 4.0±1.4, p<0.001 and 2.6±0.7 vs. 3.1±0.9, p=0.001, respectively). Whereas, TDI derived systolic velocity (Sa), and peak myocardial velocity during isovolumic contraction (IVV) of both ventricles were similar between the two groups. In the multiple regression analysis, waist circumference and diastolic blood pressure were found to be an independent determinant of  IVA of LV (b=-.223, 95% CI=-.034 -.002, p=0.004) and RV (b=-.527, 95% CI=-.085 -.020, p=0.002) respectively.
 
Conclusion: MetS affects global, diastolic, and systolic functions of two ventricles. This disruption lead to decreased function of heart was related with raised risk factors of MetS.
 

12.OSACS score-a new simple tool for identifying high risk for Obstructive Sleep Apnea Syndrome based on clinical parameters
Filip M. Szymanski, Krzysztof J. Filipiak, Anna E. Platek, Anna Hrynkiewicz-Szymanska, Grzegorz Karpinski, Grzegorz Opolski
PMID: 25179885  PMCID: PMC5336898  doi: 10.5152/akd.2014.5150  Pages 50 - 55
Amaç: Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS); hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı veya tromboz gibi klinik komplikasyonlar ile ilişkili bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Bu çalışmanın amacı, objektif klinik ve ekokardiyografik parametrelere dayalı yeni bir skorlama sistemi geliştirmekti.
 
Yöntemler: 158 ardışık akut koroner sendrom (AKS) hastasında AKS sonrası standart klinik, laboratuvar ve ekokardiyografik değerlendirme yapıldı ve OUAS riskleri Berlin Anketi ve Epworth Uyuklama Skalası kullanılarak değerlendirildi. Akut Koroner Sendrom hastalarında Obstrüktif Uyku Apnesi skoru (OUAKS), çoklu lojistik regresyon modelinde değerlendirilen risk faktörleri ile birlikte oluşturulmaya çalışıldı.
 
Bulgular: %34,2 hastada OUAS riski yüksekti. Sol ventrikül diyastol çapı, sol atriyal çap ve interventricular septum kalınlığı artmıştı. Çoklu lojistik regresyon analizinde: hipertansiyon öyküsü (Odds Ratio 4,42; %95 CI 0,96-20,5, p=0,06), vücut kitle indeksi (OR 6,82; %95 CI 2,33-20; p<0,001), diyastolik kan basıncı (OR 6,4; %95 CI 1,58-25,9; p=0,01), sol ventrikül diyastol çapı (OR 3,5; %95 CI 1,05-11,6, p=0,04), sol ventrikül kitle indeksi (OR 0,26; %95 CI 0,07-0,94; p=0,04), interventriküler septum kalınlığı (OR 4,44, %95 CI 1,15-17,1, p=0,03). Yüksek OUAS riski için bağımsız risk faktörleri idi. OUAKS skoru için ROC eğrisi altında kalan alan 0,87 idi.
 
Sonuç: OUAS AKS hastalarında oldukça yaygındır. Yeni OUAKS skoru bu hastalarda OUAS riskinin değerlendirilmesinde yüksek bir prediktif değere sahiptir ve hem objektif bir araç ve hem de Berlin Anketi için bir alternatif olarak kullanılabilir.
Objective: Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) is a cardiovascular risk factor associated with clinical complications like hypertension, ischaemic heart disease or thrombosis. The aim of this study was to develop a new scoring system, based on objective clinical and echocardiographic parameters.
 
Methods: One hundred fifty-eight consecutive acute coronary syndrome (ACS) patients underwent standard clinical, laboratory and echocardiography assessment after ACS, and their risk of OSAS was assessed using Berlin Questionnaire and Epworth Sleepiness Scale. Creation of OSACS (Obstructive Sleep Apnea in Acute Coronary Syndrome patients) score was attempted, with risk factors evaluated in multiple logistic regression model.
 
Results: In 34.2% patients, who were at high risk of OSAS left ventricular diastolic diameter, left atrial diameter, and intrventricular septal thickness were elevated. In multiple logistic regression analysis: history of hypertension (Odds Ratio 4.42; 95% CI 0.96-20.5, p=0.06), body mass index (OR 6.82; 95% CI 2.33-20; p<0.001), diastolic blood pressure (OR 6.4; 95% CI 1.58-25.9; p=0.01), left ventricular diastolic diameter (OR 3.5; 95% CI 1.05-11.6; p=0.04), left ventricular mass index (OR 0.26; 95% CI 0.07-0.94; p=0.04), interventricular septal thickness (OR 4.44; 95% CI 1.15-17.1; p=0.03) were independent risk factors for high risk of OSAS. All independent risk factor were implemented into risk prediction model called OSACS. The area under the ROC curve for the OSACS score was 0.87.
 
Conclusion: OSAS is highly prevalent in ACS patients. The new OSACS score has a high predictive value in assessment of risk of OSAS in these patients, and it can be used as an objective tool, and an alternative for the Berlin Questionnaire. 
 

13.Evaluation of early subclinical cardiotoxicity of chemotherapy in breast cancer
Hayri Alıcı, Ozan Balakan, Süleyman Ercan, Musa Çakıcı, Fethi Yavuz, Vedat Davutoğlu
PMID: 25179886  PMCID: PMC5336899  doi: 10.5152/akd.2014.5185  Pages 56 - 60
Amaç: Meme kanseri tedavisinde kullanılan kemoterapilerin kardiyak etkileri genellikle semptomlar görülünce fark edilmektedir. Çalışmamızda meme kanserli hastalarda önerilen kardiyak güvenli doz limitinin altında verilen kemoterapinin erken dönem subklinik kardiyotoksik etkilerini belirlemeyi amaçladık.
 
Yöntemler: Prospektif kohort olan bu çalışmaya Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde meme kanseri tanısıyla kemoterapi planlanan 51 hasta alındı. Tüm hastaların kemoterapi öncesi ayrıntılı EKG ve ekokardiyografi (EKO) bulguları kaydedildi. Tedavinin 6. ayında EKG ve EKO  tekrarlandı, bazal değerlerle karşılaştırıldı. İstatistiksel analiz Student t-test, Shapiro Wilk test ve Spearman korelasyon testi kullanılarak yapıldı.
 
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 51'di ve 1 hasta erkekti. Hastaların kemoterapi sonrası sol ventrikül sistolik fonksiyonlarında anlamlı bir azalma oldu (%62,3±3,3’e karşı %59,9±5,9, p=0,002). Diyastolik parametrelerin değerlendirmesinde; Doppler eko analizinde, transmitral A akım hızında artış, E/A oranında anlamlı bir azalma (sırasıyla, 77,4±19,1 cm/sn’ye karşı 86±18 cm/sn, p<0,001; 1,01±0,3’e karşı 0,9±0,2, p=0,03) izlendi. Doku Doppler görüntülemede; E’ değerinde anlamlı bir azalma ve E/E’ oranında anlamlı bir artış (sırasıyla, 12,5±3,6 cm/sn’ye karşı 10,7±2,9 cm/sn, p=0,001; 6,6±2,9’a karşı 7,7±3,3, p=0,04) görüldü.

 
Sonuç: Çalışmamıza göre, meme kanserli hastalarda kullanılan kemoterapinin önerilen kardiyak güvenli doz limitinin altında verilmesine rağmen kemoterapi sonrası hem sistolik hem diyastolik fonksiyonlar olumsuz etkilemektedir. Doku Doppler görüntüleme EKG, konvansiyonel EKO ve Dopplere göre kemoterapiye bağlı subklinik kardiyak hasarı göstermede daha duyarlıdır.


 


Objective: Cardiac effects of chemotherapy are usually recognized after clinical symptom or sign occurrence in patients with breast cancer. In this study, we aimed to determine the potential subclinical cardiotoxic effects of chemotherapy that were given lower dosage than well known cardiac safety dosage limits in patients with breast cancer during early period.
 
Methods: Fifty-one patients consecutively enrolled to this prospective cohort study. All patients were diagnosed as breast cancer at oncology hospital in University of Gaziantep. Before chemotherapy, all of the patients underwent to detailed ECG and echocardiography (ECHO) examinations. After 6 months, detailed ECG and ECHO examinations were repeated and compared with baseline values. Statistical analysis was performed using Shapiro-Wilk tests, Student t-test and Spearman correlation test.
 
Results: The average age of patients was 51 and one was male. Statistically significant decrease in ejection fraction was found after treatment (62.3%±3.3 and 59.9%±5.9, p=0.002). Evaluation of diastolic parameters; significant increase in the transmitral A flow velocity and significant decrease of E/A ratio were observed on Doppler ECHO analysis (77.4±19.1 cm/sec versus 86±18 cm/sec, p<0.001; 1.01±0.3 versus 0.9±0.2, p=0.03, respectively). On tissue Doppler analysis we observed that significant reduction in the value of E’ and significantly increase E/E’ ratio were present (12.5±3.6 cm/sec versus 10.7±2.9 cm/sec, p=0.001; 6.6±2.9 versus 7.7±3.3, p=0.04, respectively).
 
Conclusion: Chemotherapy has detrimental subclinical effect on both of systolic and diastolic function in early six months period despite the prescription of lower dosage of chemotherapy than well-known cardiac safety dosage limits. Tissue Doppler imaging may be more sensitive than ECG, conventional ECHO and Doppler for determining the subclinical cardiac damage. 
 

EDITORIAL COMMENT
14.Cardiotoxicity due to chemotherapy for breast cancer: The dark side of the moon
Mariangela Peruzzi, Giovanni Palazzoni, Giuseppe Biondi-Zoccai, Marzia Lotrionte
PMID: 25550249  PMCID: PMC5336900  doi: 10.5152/akd.2014.14271  Pages 61 - 62
Abstract |Full Text PDF

REVIEW
15.Mortality in heart failure patients
Ibadete Bytyçi, Gani Bajraktari
PMID: 25550250  PMCID: PMC5336901  doi: 10.5152/akd.2014.5731  Pages 63 - 68
Kalp yetersizliği (KY) çoğunlukla genel nüfusta yaşam süresinin uzaması ve kalp yetersizlikli hastaların çoğalması ile özellikle gelişmiş ülkelerde prevalansın artması nedeniyle son yıllarda KY, önemli bir halk sağlığı problemi olan, klinik bir sendromdur. KY tedavisi, özellikle yeni farmakolojik ve non-farmakolojik ajanlar yaşam beklentisinde artma da dahil, KY’li hastaların kliniğini oldukça düzeltmiş, yaşam niteliğini arttırmıştır. Ancak, KY hastalarında ölüm oranı azalmış olmasına rağmen, hala kabul edilemeyecek derecede yüksektir. Bu derleme KY hastalarının ölümü hakkında güncel kanıtları özetler. Bu hastaların yaşamındaki inkar edilmeyecek düzelme ve KY’nin farmakolojik ve non-farmakolojik tedavisinde etkin düzelmelere rağmen; yaşlı, erkek ve Afrikalı, Amerikalı hastalar arasında mortalite hala yüksek kalmıştır. KY’li ve korunmuş ejeksiyon fraksiyonlu hastalarla karşılaştırıldığında; KY ve ejeksiyon fraksiyonu düşük olan hastalarda mortalite halen yüksek oranlardadır.


Heart failure (HF) is a clinical syndrome, which is becoming a major public health problem in recent decades, due to its increasing prevalence, especially in the developed countries, mostly due to prolonged lifespan of the general population as well as the increased of HF patients. The HF treatment, particularly, new pharmacological and non-pharmacological agents, has markedly improved clinical outcomes of patients with HF including increased life expectancy and improved quality of life. However, despite the facts that mortality in HF patients has decreased, it still remains unacceptably high. This review of summarizes the evidence to date about the mortality of HF patients. Despite the impressive achievements in the pharmacological and non-pharmacological treatment of HF patients which has undeniably improved the survival of these patients, the mortality still remains high particularly among elderly, male and African-American patients. Patients with HF and reduced ejection fraction have higher mortality rates, most commonly due to cardiovascular causes, compared with patients HF and preserved ejection fraction.
 

CASE REPORT
16.A new cause of silent myocardial infarction: Bonsai
Erkan Köklü, İsa Öner Yüksel, Nermin Bayar, Çağın Mustafa Üreyen, Şakir Arslan
PMID: 25550251  PMCID: PMC5336902  doi: 10.5152/akd.2014.5870  Pages 69 - 70
Turkish
 
Başlık:  Yeni bir sessiz miyokart enfarktüsü nedeni: Bonzai
 

17.Case of fatal heart failure with biventricular noncompaction, genital skeletal abnormalities and mental retardation
Halil Ataş, Fuad Samadov, İbrahim Sarı, Kenan Delil
PMID: 25550252  PMCID: PMC5336904  doi: 10.5152/akd.2014.5722  Pages 71 - 72
Turkish
 
Başlık:  Genital ve iskelet sistemi anormallikleri ile zeka geriliğinin eşlik ettiği bir non compaction kardiyomiyopati olgusu



18.Combined catheter thrombus fragmentation and percutaneous thrombectomy in a patient with massive pulmonary emboli and acute cerebral infarct
Aylin Özsancak Uğurlu, Özlem Çınar, İsmail Caymaz, Halime Çevik, Burçak Gümüş
PMID: 25550253  PMCID: PMC5336905  doi: 10.5152/akd.2014.5765  Pages 72 - 74
Turkish
 
Başlık:  Masif pulmoner emboli ve akut serebral infarktüsü olan bir hastada katater ile pıhtı yıkımı ve perkütan trombektomi

DIAGNOSTIC PUZZLE
19.A challenging image during pacemaker implantation
Yavuzer Koza, Ziya Şimşek, Muhammed Hakan Taş, Hüseyin Şenocak
PMID: 25550270  PMCID: PMC5336906  doi: 10.5152/akd.2014.5699  Page 75
Turkish
 
Başlık:  Kalp pili yerleştirilmesi sırasında görülen zorlayıcı bir görüntü
 



20.Temporary pacemaker with left bundle branch block image in ECG
Belma Kalaycı, Muhammet Raşit Sayın, Turgut Karabağ, İbrahim Akpınar, Süleyman Kalaycı
PMID: 25550271  PMCID: PMC5336907  doi: 10.5152/akd.2014.5818  Page 76
Turkish
 
Başlık:  Geçici kalp pilinde EKG'de sol dal bloğu görüntüsü



LETTER TO THE EDITOR
21.The usefulness of cardiac magnetic resonance in prevention of sudden cardiac death after myocardial infarction
Esra Gücük İpek
PMID: 25550254  PMCID: PMC5336908  doi: 10.5152/akd.2014.5885  Pages 77 - 78
Abstract |Full Text PDF

22.P-wave dispersion and left ventricular diastolic dysfunction in hypertension
Ahmet Göktuğ Ertem, Mehmet Erdoğan, Telat Keleş, Tahir Durmaz, Engin Bozkurt
PMID: 25550255  PMCID: PMC5336910  doi: 10.5152/akd.2014.5748  Pages 78 - 79
Abstract |Full Text PDF

23.Breast arterial calcifications and carotid intima-media thickness and hemodynamics: Is there any association?
Zeki Yüksel Günaydın, Ali Bekir Kurt, Gönül Zeren
PMID: 25550256  PMCID: PMC5336912  doi: 10.5152/akd.2014.5800  Pages 79 - 80
Abstract |Full Text PDF

24.ADMA is a useful marker, but many confounding factors should be considered!
Şevket Balta, Turgay Çelik, Mustafa Aparcı, Ertuğrul Kurtoğlu, Cengiz Öztürk
PMID: 25550257  PMCID: PMC5336915  doi: 10.5152/akd.2014.5894  Pages 81 - 82
Abstract |Full Text PDF

25.Should systemic thrombolytic therapy be considered a first-line treatment in acute pulmonary embolism?
Orhan Gökalp, Yüksel Beşir, Börtecin Eygi, Gamze Gökalp
PMID: 25550258  PMCID: PMC5336917  doi: 10.5152/akd.2014.5861  Pages 82 - 83
Abstract |Full Text PDF

26.Association of mitral annular calcification with fetuin-A levels
Mehmet Ağıllı, Fevzi Nuri Aydın, Tuncer Çaycı, Yasemin Gülcan Kurt
PMID: 25550259  PMCID: PMC5336919  doi: 10.5152/akd.2014.5873  Pages 83 - 84
Abstract |Full Text PDF

27.Cholesterol; is accused for the atherosclerosis proximal to myocardial bridging?
Mustafa Aparcı, Cengiz Öztürk, Şevket Balta, Sercan Okutucu, Zafer Işılak
PMID: 25550260  PMCID: PMC5336921  doi: 10.5152/akd.2014.5803  Pages 84 - 85
Abstract |Full Text PDF

28.Homocysteine and masked hypertension
Beuy Joob, Viroj Wiwanitkit
PMID: 25550261  PMCID: PMC5336922  doi: 10.5152/akd.2014.5852  Page 85
Abstract |Full Text PDF

29.Peripartum cardiomyopathy and triplet pregnancy
İbrahim Altun, Fatih Akın, Murat Biteker
PMID: 25550262  PMCID: PMC5336923  doi: 10.5152/akd.2014.5693  Pages 85 - 87
Abstract |Full Text PDF

30.Heart rate recovery and methodological issues
Göknur Tekin, Abdullah Tekin
PMID: 25550263  PMCID: PMC5336925  doi: 10.5152/akd.2014.6021  Pages 87 - 88
Abstract |Full Text PDF

31.The first experiences with the lotus valve system in Turkey as an alternative valve system in TAVI
Serkan Aslan, Derya Öztürk, Mehmet Gül, Aydın Yıldırım, Nevzat Uslu
PMID: 25550264  PMCID: PMC5336927  doi: 10.5152/akd.2014.5784  Page 88
Abstract |Full Text PDF

32.Dizygotic twin with congenital AV block
Uğur Nadir Karakulak, M. Kandemir Cengaver, Elifcan Aladağ, Naresh Maharjan
PMID: 25550265  PMCID: PMC5336928  doi: 10.5152/akd.2014.5698  Page 89
Abstract |Full Text PDF

33.Primum non nocere
Çağın Mustafa Üreyen, Şakir Arslan, Yunus Cem Baş
PMID: 25550266  PMCID: PMC5336929  doi: 10.5152/akd.2014.5866  Pages 89 - 90
Abstract |Full Text PDF

DIAGNOSTIC PUZZLE - ANSWER
34.A challenging image during pacemaker implantation
Yavuzer Koza, Ziya Şimşek, Muhammed Hakan Taş, Hüseyin Şenocak
PMID: 25550270  PMCID: PMC5336930  doi: 10.5152/akd.2014.5699  Page 91
Abstract |Full Text PDF

35.Temporary pacemaker with left bundle branch block image in ECG
Belma Kalaycı, Muhammet Raşit Sayın, Turgut Karabağ, İbrahim Akpınar, Süleyman Kalaycı
PMID: 25550271  PMCID: PMC5336931  doi: 10.5152/akd.2014.5818  Page 92
Abstract |Full Text PDF | Video

E-PAGE ORIGINAL IMAGES
36.Coronary-pulmonary artery fistula: Heart-on-a-heart appearance
Muzaffer Sağlam, Ersin Öztürk, Mehmet Ak, Kemal Kara
PMID: 25550267  PMCID: PMC5336932  doi: 10.5152/akd.2014.5901  Page E1
Abstract |Full Text PDF | Video

37.Ventricular tachycardia and syncope: A complication of an echinococcal cyst caused by left ventricular outflow tract obstruction
İsa Öner Yüksel, Gülsüm Meral Yılmaz, Erkan Köklü, Nermin Bayar, Selçuk Küçukseymen, Şakir Arslan
PMID: 25550268  PMCID: PMC5336933  doi: 10.5152/akd.2014.5918  Pages E1 - E2
Abstract |Full Text PDF

38.Asymptomatic giant pseudoaneurysm in the ascending aorta after Bentall procedure
Jun Gu, Da Zhu, Eryong Zhang
PMID: 25550269  PMCID: PMC5336934  doi: 10.5152/akd.2014.5792  Pages E2 - E3
Abstract |Full Text PDF



Journal Metrics

Journal Citation Indicator: 0.18
CiteScore: 1.1
Source Normalized Impact
per Paper:
0.22
SCImago Journal Rank: 0.348

Quick Search

Copyright © 2024 The Anatolian Journal of Cardiology



Kare Publishing is a subsidiary of Kare Media.